Erenköy’de Tarlalar

Semtim Erenköy’le ilgili her şeyi öğrenmeye çalışıyorum bu aralar. Özellikle tarımla ilgilenmeye başladıktan sonra sokak köşelerinde, duvar arkalarında kalmış, yıkılmaya yüz tutmuş ahşap konaklar, tek katlı evler ilgimi daha da çeker oldu. Bu evlerde kimler yaşadı, neler yaptılar, nasıl bir aile hayatı sürdürdüler? Ve tabi bu bahçeleri nasıl değerlendirdiler.

Erenköy öyle bir yer ki her adım başında ağaca, yeşile rastlamanız mümnün. Yeşiliyle, Kadıköy’de her daim ünlü bir semt olmuş Erenköy; bundan 200 sene önce yeşiline, suyuna, bostanına gelirmiş insanlar. Keşmekeşten, yarımadadan kaçıp toprağında huzur ararlarmış. Bunları bilerek büyüdüm burada, kenarda köşede kalmış evleri gözlemleyerek de ah çektim hep.
-1800ler’i görmüş üç beş kahverengi konak, kimi yanık kimi kırık dökük… Deli bahçelerinde kimbilir neler yaşanmış. Şimdi yaşayan sadece ruhlar.
-40lar’dan kalma “ben hala buradayım” diyen tek katlı kagir, taş evler…Hala bahçeli, hala ağaçlı hepsi ama sesleri çıkmıyor, karanlık sinmiş üstlerine.
-50 sonrası yapılmış gene neyse dedirten 2-3 katlı apartmanlar… Neyse ki bahçeler hala duruyor; köşelerinde ise küçük bir kümes kalıntısı, kuş havuzu ve toprak.
-80ler ile başlayan apartman furyası. Bahçeler çoktan otopark olmuş, ön cephe ise mazıdan bozma süslü çalılara bakıyor.
-2000ler ile gelen gökdelenler…ağaç yok, yeşil desen çalı çırpı, ses yok, insan yok.

İşte bunları düşünerek sokaklarda yürüyorum genelde. Şimdi ise Erenköy keşmekeşin, kalabalığın, gürültünün merkezi.

Elime bir kitap geçti geçen gün: Erenköy’de Duvarlar adında. Satır aralarından seçtiklerim “vah bizim halimize” dedirten türden. Erenköy’de geçen gün başlattığımız Permablitz çalışması bir yanda dururken, semtten yitip gitmiş bağlar, bahçeler ve tarlaların tarihini görmek içimi acıttı çok.

İşgal İstanbul’undan sahneler: “Buğday ve mısır unu karaborsaya düşünce çaresiz kalan halk süpürge sapından elde edilen ve ağızda derin yaralar açan bir çeşit undan ekmek(sanırım süpürge darısından bahsediyor yazar) yaparak karnını doyurmuş”.
Yardıma muhtaç olanlara bahçeden destek olurlarmış:
“O yıllarda varlık durumu müsait olanlar bahçeden toplanan meyveyi, sebzeyi çevrede yaşayan yoksul veya dar gelirli kimselerle paylaşır, fazladan yardım gereken durumlarda gizlilik kuralını çiğnememeye özellikle dikkat ederlerdi”.
Sütçüye gerek yokmuş:
“Hemen her köşkün bahçesinde inek beslendiği için, sütçülük yapanların fazla müsterisi olmazdı”.
Hamam sokakla Taşmektep arasında buğday tarlaları varmış dönüm dönüm, sonra hepsi yitmiş yerine toplu konutlar gelmiş: “Bir haftalık bir zaman dilimi içerisinde hasat demetleri, öküzler ve düven bir kamyona yüklenecek ve iki direk arasına Sümerbank ibaresi taşıyan kocaman bir yafta asılacaktı”.
Kitaptan öğreniyoruz ki Erenköy ayrıca bağ cennetiymiş bir zamanlar, üzümler taşarmış bahçelerden. Şimdi üzümün ismi de cismi de yok ortalıkta.

Erenköy’de yürüsek sokak sokak, izini sürsek tarihin. Kimbilir kime ait evlerden arda kalmış apartman bahçelerinde yaşatsak yeniden yeşili, eski evleri canlandırsak, üzümlere tat versek, hayvanlara ses. Kendimize de bir hayat versek!


Şeker Ahmet Paşa’nın gözünden Erenköy

Bu yazı Kitap, Sürdürülebilir Yaşam içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

4 Responses to Erenköy’de Tarlalar

  1. Berceste dedi ki:

    Offf nasil icim ciz etti 😦
    Ustelik burada anlatilanlarin bir kismini gordu de bu gozler. Erenkoy’de olmasa da Istanbul’un bir baska kosesinde… Sehirler gelen insanlarla birlikte sefertasi duzenine gecerken, kirsalda da bag bahceler terkedilmislikten yok oluyor. Sonucunda insanlik da ac kaliyor! Bu sefer GDO canavari gibi alternatifler aranmaya baslaniyor. Bu nasil bir dongudur? Bu nasil bir sacmaliktir???

  2. Hilal dedi ki:

    Tesadüfe bak Selen, ben de şu aralar semtimi tanımak için yola çıktım. İstanbulum dizisinden Celal özcan tarafından kaleme alınmış “Göztepe Gözbebeğim” adlı kitabı okumuyorum. Seriyi tavsiye ederim; bulamazsan ödünç verebilirim bitirince. Dün de Ömer Paşa’nın Akın Sokak ile kesiştiği noktada süper bir bahçeye denk geldim: Seralar, odun fırını vs. Meğer toprak sahibi bey meraklı imiş. Korkunç olan ise civarda canavar gibi yükselen gökdelen konaklardı 😦 Yolun düşerse tavsiye ederim bahçeyi. Ve ilk fırsatta Oyuncak müzesine de gitmelisin, Sunay Akın oralarda ise sana köşklerle ilgili pek çok bilgi verebilir 🙂 Kütüphanesinde kaynakça olduğundan da eminim, ama kullanım şartlarını bilmiyorum. Biz “zengin” ülkeyiz ya, herkesin kendi kitaplığı olur; kütüphanelerdeki kitaplar ise sadece süs içindir 🙂
    Sevgiler,
    Hilal

    • selencello dedi ki:

      Evet zaten Erenkoy ve Goztepe içiçe. Oyunak Müzesi’ni gezdim, muhteşem bir yer, çok heyecanlandık odalarda dolaşırken!
      Dediğiniz evi bulmaya çalışacağım merak ettim nasıl kullanıyorlar bahçeyi. Çok teşekkürler bilgi için.

selencello için bir cevap yazın Cevabı iptal et